Kübada Müzik

Argın’ın Küba Notları 3 – Küba’da Turist Olmak

Biraz da Küba’nın turistik yönlerinden bahsedelim. Havasından suyundan başlasak?

Biz Ocağın başında gitmiştik Küba’ya. Ve kuzey yarımkürede olmalarına rağmen, sıcacıktı ortalık. Deniz sıcaklığı 27 dereceydi. Havalar da 30 civarı. İklim tropik çünkü. Hiç kar görmemişler mesela. Ve günler upuzundu. Sabah 8’de doğuyor, akşam 8’de de batıyordu biz oradayken. Bol bol yüzdük, güneşlendik, ve hatta yandık bile diyebilirim. Ada cennet gibi, her yer yeşillik. Göller, ormanlar, sahiller.. Her biri cennetten birer köşe. Meyve ağaçları o kadar bol ki. Taze ve hormonsuz meyve sebze yiyorlar. Bu arada sualtı hayatı da inanılmaz zengin ve renkli. Beklemiyorduk o kadarını doğrusu.

Dalış da yaptınız demek?

Evet. Maria La Gorda diye bir sahil yeri var orada. Dalış merkezi. Tek bir otelden ibaret. Cennetten bir köşe. Oraya vardığımızda akşam üzeriydi ve hafif fırtınalı bir hava vardı. Zaten dalış yapmak için gitmiştik oraya, ertesi gün hava düzelir düzelmez gittik dalışa. Unutulmaz bir dalıştı benim için. Sahilde koca koca deniz kabukları vardı sanırım dalgıçlar çıkarmışlar. Birer hatıra getirdik Türkiye’ye. 🙂

Dalış meraklılarına tavsiye ediyorsun yani?

Kesinlikle. Bir de kuzeyde, adanın en kuzeyinde küçük adacıklar var, orayı da şiddetle tavsiye ederim. Sanırım adı Cayo Santa Maria idi. Oraya 50 küsür km yol yapmışlar deniz üstüne. Ama denizin derinliği de etraftaki kayalıklardan anladığımız kadarıyla 1 m. civarında falandır en fazla. Orası da dalış merkezi gibi çalışıyor.

Denizin üstünden çok altında geçirmişsiniz gibi?

Yok, orada dalış yapmadık. Daha unutulmaz bişi yaptık. Bembeyaz kumlu sahilinde gece şarap içip denize girdik.

Cenneten bir parça sanki. 🙂 Kübalılar farkındadır umarım bunun?

Farkında olmaları biraz zor. Bu Maria La Gorda dediğim Kübalılar’ın girmesi maddi koşullar sebebiyle imkansız. Kuzeydeki adacıklara ise yasak. Pasaportla giriliyor.

Bu imkansız dediğin yer çok mu pahalı?

Bizim ölçülerimizde değil belki ama, ortalama bir Kübalı için imkansız gibi. Aslında, bu bahsettiğim yerde 15 avroya içkinizle beraber yemek yemeniz mümkün. Ama öğrendik ki, bu para, ortalama bir doktorun aylık maaşına eşit. Üzüldük doğrusu bunları görünce. Canlı müziklerin yapıldığı en güzel restoranlar, barlar sadece turistlere çalışıyor.

Turistlere kötü davranan oluyor mu peki bu yüzden?

Biz öyle birşeyle karşılaşmadık. Aksine baya sıcak yaklaştı pekçok kişi bize. Türk olduğumuzu duyunca, heyecanla koluma tutunup “ilk defa bir Türk’e dokunuyorum” diyen oldu. Son günümüzde de bir mağazadan ron alırken, nereli olduğumuzu soran kasiyere Türkiyeli olduğumuzu söyleyince “Hoşgeldiniz” cevabı aldık, ve tabii çok şaşırdık. Meğer, o günlerde bir sürü Türk gelmiş, onlardan birinden öğrenmiş.

Peki dolandırmaya, kandırmaya çalışanlar?

Yok, hiç karşılaşmadık. Aksi olaylar çok oldu ama.

Veñales diye tarih öncesinden kalma bir bölgeye gittik bir gün. Bir yürüyüş parkurunda yürüdük bütün gün. Akşam dönüşte baya yorulduk. Tam o sırada bir adam önümüze çıktı. Bizi evine davet etti. Ailesiyle beraber oturuyorlar, 5 kişilerdi sanırım. Adam 35 yaşlarında vardı. İnanılmaz fakir bir evdi anlatamam. Benim köydeki babaannemin evi gibi. Bize meyva suyu ikram ettiler. Öyle ihtiyacımız vardı, o kadar iyi geldi ki. Sohbet ederken, duvardaki küçük oğlunun çerçeveli fotoğrafını gösterdi. Anladığımız kadarıyla birkaç Fransız bu fotoğrafı çekmiş ve Fransa’dan yollamışlar. Onlara bir teşekkür mektubu yazmak istediklerini ve bizden de şehre gidince bunu yollamamızı istediler. Biz de kabul ettik tabii. Ve ertesi sabah erkenden tekrar evlerine gittik. Yine meyvalar verdiler bize yolluk olsun diye. Çok fakirler ama buna rağmen ellerindekini paylaşıyorlar. Bu çok etkiledi beni. Tıpkı benim çocukluğumdaki gibi. O zamanlar paraya değer verilmezdi, elde ne var ne yok paylaşılırdı. Şimdi herkeste bir hırs, birbirinin kuyusunu kazmalar, mal edinme çabaları, birbirinden kopuk hayatlar… Bunları düşündüm o gün yolda, verdikleri meyvaları yerken…

Bir keresinde de bir köyde kahve içtik. Parasını turist parası ile verdik, ama onlar bize kendi paralarından para üstü verdiler. Biz 1 pezo verdik, karsılıgında bir sürü para aldık. Böyle de dürüst adamlar işte…

Hakketen unutuyoruz bunları. Huzurla gezebilirsiniz diyorsun yani Küba’yı, kandırılma korkusu yaşamadan. Peki neler önerirsin görülmesi gereken yerler olarak?

Eski ve güzel pek çok yapı var. Özellikle Havana’dakiler muhteşem. Zaten Küba, devrim ve sonrasındaki ambargodan önce Karayipler’deki en zengin adalardan biriymiş. “Körfezin Anahtarı” deniyormuş adanın konumundan dolayı. Capitolio isimli kocaman bir eski saray var, şimdilerde müze ve bazı konferanslar için kullanıyorlar. ABD’deki, bugünlerde kötü insanların fazlasıyla oturduğu Beyaz Saray’ın mimari açıdan aynısıymış. Bu saray biraz yükseğe kurulmuş ve önünde kocaman merdivenler var, 50 basamak falan vardır belki. Burada oturup şehre bakmak çok güzel bir duygu..

Oraya kadar gitmişken, mutlaka görülmesi gereken bir kişi var. Adı Jose’ydi sanırım. Merdivenlerin hemen altında fotoğrafçılık yapıyor. 70’li yaşlarda. Fotoğraf makinesi de, söylediğine göre, yanlış hatırlamıyorsam 150 yıllık. O makineyle fotoğraf çektirdik. Makine önce negatif çekiyor ve karta basıyor. Film yok zaten. Bu negatif resimli kartı tekrar makinenin önüne koyuyor ve üzerine “La Habana” yazısı ekleyip bir kere daha fotoğrafını çekiyor. Negatifin negatifi pozitif olduğu için bizim alabileceğimiz şekle bürünüyor. Bu şekilde 4 kopya aldık o fotoğraftan. Yani 4 kere aynı işlemi tekrarladı. 🙂

Sonra tiyatro binası, Devrim Müzesi vs… Herbiri çok güzel yapılar.

Bir resmin altına festival gibi birşey yazmıştın, yanlış hatırlamıyorsam. Ondan da biraz bahsetsek?

Evet, Trinidad’daydı. Bir sahil kenti. Tesadüfen şehir festivalinin ortasında bulduk kendimizi. Çok güzel bir festivaldi. Halk konserleri düzenleniyordu, ve insanlar heryerde salsa yapıyordu. Zaten Küba’nın heryerinde salsa var. Herkes hemen hemen heryerde salsa yapıyor.

Küba canlı müzik

Sen de o rüzgara kapılmışsın. Dansederken fotoğrafın vardı?

Ben aslında salsa sevmiyorum. Ama sanırım, Kübalıların yaşamındaki en güzel, en keyifli şeylerden biri salsa. Aslında her türlü eğlenceyi çok seviyorlar. Havana’yı görseniz, heryerinde ayrı bir aktivite oluyor. Tesadüfen bir kitapçıya girdik. İçerde bir topluluk toplantı yapıyordu. Derken ara verdiler ve 2 kişi çok sesli vokal yaparak harika bir konser verdi. İnanılmazdı.

Bir başka sefer sokakta yürürken 6-7 yaş civarı öğrencilerin sokaktaki gösterileriyle karşılaştık. Aileleriyle gelmiş dans gösterileri yapıyorlardı. Sokaklar resim sergisi gibi zaten. Her yerde el yapımı orjinal resimler satılıyor.

Purodan hiç bahsetmedik? O getirdiğin, ama bize gelmeden biten güzelim Küba puroları?

Ya, sorma. Kapışıldı o gece tabii. Yoksa gidip bizzat görüp puro yapımını, hatta fabrikasına kadar gidip görüp de almıştık. 🙂

Demek dizinde tütün saran güzel kızlardan aldınız puroları?

Abi sanırım bu çok güzel bir fantazi. 🙂 Ama sadece bundan ibaret. Yani ben Ferhan Şensoy’un “Şans Kapıyı Kırınca” filminden başka bir yerde görmedim böyle birşeyi. Gayet senin benim gibi tiplemeler masa üstünde puro yapıyorlar. 🙂

Puro Yapımı, Trinidad
Puro Yapımı, Trinidad

Fuhuşun yaygın olduğu söylenir Küba’da. Doğru mu?

Biz de buradan gitmeden önce, benzer duyumlar almıştık. Hatta ben 3 kızla oraya gittiğim için salak diyen çok oldu. 🙂 Ama bizim amacımız kültürü tanımaktı. Amacınız neyse mümkün olabildiğince o yönde yaşarsınız. Bizde de öyle oldu.

Ama şunu söyleyebilirim ki fuhuş görmedik biz orada. Bizde ne kadarsa orada da en fazla o kadardır sanırım. Dansetmek dışında iki cins arasında bir yakınlaşma görmedim Küba’da. Orada tanıştığımız gazeteci Selahattin Duman daha önce de gitmiş Küba’ya. 5 sene kadar önce. Turistler bir evin kapısını çalıp 1 dolara bu işi yapabiliyormuşlar zamanında. Tabii bu inanılası birşey değil, eminim bir dönemdeki vaziyeti anlatabilmek için abartarak anlattı. Bizim gittiğimiz senelerde devlet kontrolü altına alınmış ve fuhuş suç sayılıyor. Yani sorunun cevabına gelirsek, kısaca “yok böyle birşey”.

Başka neler önerirsin gitmek isteyenlere? Nasıl gitsinler, nerede kalsınlar?

Bizim gibi gitsinler, yani ev pansiyonlarda kalıp araba kiralayıp bol bol gezsinler. Yani münferit olarak gitsinler. Dağ yollarında da gezsinler. Dalış da yapsınlar. Ocak ayında hava gayet güzeldi o ayı tavsiye ederim. Tek gitmesinler, bir destekçi çok rahatlatır, en azından araba kiralarken parasal ve o arabayı kullanırken de yedek şoför olarak rahatlarlar. 🙂

Kredi kartlarının orada geçip geçmediğinden emin olsunlar. Amerikan kredi kartı şirketinin kartı geçmiyordu orada, Avrypa menşeili olanlar geçiyordu. Bankalarından da mutlaka açtırsınlar kredi kartının yurtdışı kullanımını. Ancak Küba’nın kredi kartı geçen yerleri çok az. Peşin para harcıyorsunuz genel olarak. Bu sebeple bol para da almak lazım ama çaldırmamak da lazım. 🙂 İç cüzdanı bu konuda çok yardımcı olacaktır. Kaldığımız evler, rastgele bulduğumuz ama çok güvenilir evlerdi, bir kısmını odada bırakıp az parayla dolaşsınlar. Pasaportu kesinlikle odada bıraksınlar.

Trafikte hız sınırına mutlaka uysunlar. Gece şehirlerarası yola asla çıkmasınlar çünkü yollarda tabela yok denecek kadar az. Yolu bulabilmek için, yukarıda sebeplerini anlatmaya çalıştığım otostopçu vatandaşlara sormak gerekiyor çoğu zaman. Onlar da gece yollarda değiller ve ışık da yok yollarda. Bunun dışındaki bazı şeyleri de tecrübeyle öğrenmek daha güzel. Mesela Havana’da son model lüks bir Mercedes’den taksiler de var, oldukça eski arabalardan taksiler de. Turistlere çalışıyor bu Mercedes taksi. Bunların arasıdaki fark ise taksimetre fiyatlarının farklı oluşu… Biz bunu öğrendiğimizde biraz geç olmuştu. 🙂

Havana'da eski limuzin taksi
Havana’da eski limuzin taksi

Castro da Küba’nın en çok merak edilenlerinden? Karşılaştınız mı? Kübalılar neler düşünüyor Castro hakkında?

Hayır, ama biz de çok merak ediyorduk. İlk gittiğimizde Havana’ya, havaalanından taksiye bindik. 50 yaş civarında bir şoförümüz vardı. Ona “Castro nerede?” diye sorduk, cevabı şuydu: “Şşşşşt.. Castro heryerde olabilir ama kimse bilmez”.

Korkuyorlar mı yani?

Pek sayılmaz. Daha çok saygı, gözlemleyebildiğim kadarıyla. Özellikle kırsal kesimde bu sevgi daha belirgin.Biz dağ bayır Küba’nın köylerinde gezerken çok etkilendik. Yollarda devrimi öven yazılar var bol bol. Bir köyde okulun sınıflarına gittik, duvarlarında Che ve Fidel’in resimlerinin boyandığını gördük. Ama buna kesin bir cevap verebilmem için iyi İspanyolca konuşup Küba’da en az 2 sene yaşamam gerekir sanırım.

Ülkemizde baya tanınıyor Castro. Kübalılar bizim hakkımızda birşey biliyorlar mı?

Bir gün bir amca daha geldi yanımıza. Nerelisiniz diye sorunca Türk olduğumuzu söyledik. Bize hemen Atatürk’ü tanıdığını söyledi. Küba’daki okullarda Atatürk tanıtılıyor, kitaplarında varmış. Bizim gazetecilerden birisi zamanında Fidel Castro’ya şunları söylemiş. “Türkiye’de Fidel Castro ve Che Guevara isimleri çok iyi biliniyor ve sizi seven çok insan var…” Castro’nun bu söze cevabı aynen şu olmuş: “Sizin Atatürk gibi bir önderiniz var ve sakın başka yerlerden kahraman aramaya kalmayın”. Budur… Görmedik ama duyduk ki Küba’da bir yerlerde Atatürk’ün büstü de varmış.

Peki Argınım, son olarak neler söylemek istersin Küba ve Kübalılar hakkında?

Sanırım bizim 30 sene önceki halimizdeler, altın dişli insanlar var ortalıkta mesela. Ben belki 25 yıldır görmüyordum altın diş falan. Az önce anlattığım samimiyet ve paylaşım da yine beni 25 yıl öncesine götürüyor. Arabalar ya da evler de keza aynı hisleri uyandırıyor. Bizim gibi haklı bir direniş göstemişler düşmanlarına karşı ve başarılı olmuşlar…

Mümkün olabildiğince eşit şartlarda yaşamaya çalışıyorlar. Evet, herkes eşit şartlarda yaşamıyor. Ama yine de bizdeki gibi gelir dağılımında kocaman bir uçurum yok Belki bu güzel yanlarından birisi bu Küba’da yaşamın.

Ama ambargo yüzünden çok zarar görmüşler. Düşmanları çok güçlü, mecbur bırakılmışlar ve ayakta durmaya çalışıyorlar. Kimse ambargo altında yaşamak istemez. Kimse ülkesinin güzelliklerinden faydalanamamayı istemez. Kimse ülkesine gelen turistler tarafından su gibi harcanan para karşısında, paralarının değeri olmadığı için kötü hissetmek istemez. Ama vatanını seven hiçkimse, ülkesinin başka ülkeler tarafından yönetilmesini ve sömürülmesini de istemez. İşte bu iki arada bir derede olan anlamlı bir ayakta duruş var ve ben bu duruşa saygı duyuyorum.

En iyisi gidip görün, bizzat kendiniz tanıyın diyorum. Bir de okuyan herkese sevgiler saygılar diyorum Onur’um.

Çoook teşekkürler dostum. Eline diline sağlık.

Kadishon

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s