Argın, Kübalılarla tanışmak, konuşmak istediğini söylemiştin. Yapabildiniz mi?
Tabii ki. Amacımız da zaten buydu, bu yüzden aldık sırt çantalarımızı ve bastık gittik. Niyetimiz bu olmasa belki daha kolay bir yöntem olabilecek olan turla gitmeyi falan denerdik. Kübalılar’ın evlerinde kalmamız onları yakından tanımamızı sağladı. Fotoğraflarda da gördüğünüz eski binalarda kaldık, onlar ne yiyorsa ondan yedik.
Peki, izlenimlerini alarak başlayalım o halde. Neler söyleyebilirsin Kübalıların yaşamları hakkında?
Çok sade bir hayatları var. Lükse sahip değiller. Ama içlerinde çok zenginleri de var, henüz çözemedim nereden geliyor bu değirmenin suyu. Aralarında yurtdışına kaçmış akrabaları olanlar varmış, sanırım bunlar para gönderiyorlarmış. Tam bilmiyorum, yorum yapmak istemem. Ama salt komunizm yok bu ülkede.
Neler var başka?
Daha önce anlatmıştım. 1 Turist parası = 24 Kübalı parası. Ortalama bir Küba’lı 240 Pezo maaş alıyormuş, yani hemen hemen 10€. İşte bu adaletsizlikten dolayı sadece turistlere çalışan bir sürü restoran ve bar var. Bunu görmek iğrenç. Ancak öte yandan da düşünüyorsunuz ki paraya ihtiyaçları var ve turizm oldukça sağlam bir gelir kaynağı adamlar için. O yüzden görmezlikten gelmekten başka bir çaremiz kalmıyordu ancak gerçekten çok üzücü bir durum. 😦
Turizmden geçinen çok anladığım kadarıyla?
Evet, hem de çok. Barların tuvaletlerinde para kesiyorlar mesela. Her tuvalete gittiğinizde para vermek koyuyor bir müddet sonra. Elinizdeki bozuk paraları veriyorsunuz ne verdiğiniz aslında önemli değil. Birgün kuyrukta beklerken bu görevlinin yanına oturdum. İngilizce bildiği için konuştuk, öğretmenmiş. Benim annem de öğretmendir bu sebeple ekstra saygı ve ilgi duyarım her zaman öğretmenlere. Burada tuvalete bıraktığımız paraların onlar için ne kadar önemli olduğundan bahsetti bana. Sanırım gitgide hayat şartları zorlaşıyor onlar için.
O zaman pansiyon sahipliği baya gözde olmalı? 10-15 turist parası demiştin kişi başı?
İnsan öyle bir hisse kapılıyor önce. Öğrendik ki her ay hiç iş yapmasalar bile 2 kişilik bir oda için 200 turist parası kadar para devlete vermek zorundalar. Yani 10 gecelik para aynen devlete. Geri kalan paranın da hepsini yiyemiyorlar çünkü devlet bankasına yatırdıklarında sanırım %30 vergi kesintisi oluyormuş.
Parayla başladık hayatı anlatmaya, herkesin moralini bozacaz. Başka neler var Küba’da?
Haklısın. Aslında pek çok güzel şey gördük Küba’da, bizim pek alışagelmediğimiz. Örneğin müzik. Sokakta yürürken evlerden bangır bangır salsa sesleri geliyor ve bir bakıyorsunuz ki dört beş kişi bir araya gelip salsa dansı yapıyorlar. Hepsi salsa yapabiliyor zaten. Okulda öğreniyorlarmış. Öğrencileri bir görseniz, gözleri ışıl ışıl. Çok da güzel üniformaları var.

Başka neler oldu sokaklarda ilgini çeken?
Kadınların rahatlığından bahsetmeliyim. Giyim kuşamda kapalı olmak ya da kilolu olmak dert değil onlar için. Havana’da sanırım daha da rahatlar, ama şunu söyleyebilirim ki Küba’nın hemen hemen heryerinde; ki bunlara köyler de dahil, giyim kuşam çok fazla değişmiyor. Devlet memureleri de halk da mini etek giyiyor.
Pek bize benzemiyor anlaşılan. 😦
Hem de hiç. Küba’da insanların kıyafetleriyle ya da vücutlarıyla uğraşmıyorlar. Anlattığım bu rahatlık kesinlikle ahlaksızlık olarak düşünülmemeli. Kadınların bu rahatlığı öyle boyutlara varmış ki özellikle 40 yaş ve üstü gruptaki kadınların 5’te 1’i gibi bir oranda bıyıkları var. Evet, almıyorlar bıyıklarını. Bir bakıyorsunuz kocaman kalçalı bir kadın bembeyaz ince bir tayt giymiş çarşıda alışveriş yapıyor. Kimse dönüp de bakmıyor, tabii bizim dışımızda. 🙂
Mojito getirmiştin gelirken. Gerçi bize kalmamıştı ama. İçkiyle araları nasıl Kübalıların?
Bol bol ron içiyorlar. Havana Club markalı ronları var. El Ron de Cuba. Mojito da aslında bununla yapılıyor ama Türkiye’de barlarda gördğüm kadarıyla epeyce şekil şemal değiştirmiş bizim “mohito”lar. 🙂 Başka içkiler de var. Canchanchara gibi bir kokteyl içtik mesela ki bu da yanlış hatırlamıyorsam ronla yapılıyor. Bucanero isimli bir biraları var, çok sevdik biz. Yemeklerde bol bol götürdük bunlardan. 🙂
Sahi yemekler nasıl?
Çok ucuz. 7-8 avroya istakoz ya da karides yiyebiliyorsunuz. Timsah eti bile yiyorlar. Biz de tadına baktık. Bir de pansiyonda bize yaptıkları siyah fasülye ve pilav ikilisi çok fena bir ikili, söylemeden edemeyeceğim, düşündükçe hala ağzımın suları akıyor.
Sanırım 3-4 yıl oldu. Otobüs Durağı adında bir film seyretmiştim Küba’da geçen. Yakınlarda yine oynadı. Otobüs bozulunca sanırım birkaç gün mahsur kalmıştı insanlar ufak bir istasyonda. Ne diyorsun, abartmışlar mı?
Malesef doğru. Ulaşım sistemi çokmüş Küba’da. Öğrendiğimize göre şehirlerarası yolda biletler 3 ay önceden bitiyormuş. Yani hadi ben biryere gideyim dediğinizde yer yok. Bu sebeple yollarda otostop çeken çok insan var. Biz de turumuz sırasında ayrı ayrı zamanlarda sanırım 4-5 kişiyi arabamıza aldık. Yolda kamyonlar duruyor ve insanlar kasasına binip ayakta seyahat ediyorlar. Mesela düşünsenize Anadolu’da bir yolda kamyonun kasasında mini etekli bir kadının ayakta tutunarak seyahat ettiğini. Küba’da olağan görüntüler bunlar. Hatta bir tanıdığımızın arkadaşı, başka bir şehirden kız alacağı, yani düğün yapacağı için herhangi bir aksilik olmasın diye 3 günlük üstüste her gün için biletler almış zavallı.
Yaaa? Yoksa düğüne siz de mi gittiniz?
Yok hayır. Düğün görmedik. Ama iki düğün konvoyuna şahit olduk. Gelin arabasını anlatmalıyım. 1950 civarlarından bir model üstü açık spor bir araba düşünün. Pembe renkli. Gelin ve damat arka koltugun sırt yaslanılan kısmının üzerine oturmuşlar, yani bagajın üzerinde sayılırlar ama ayakları arka koltukta. Gelinlik, super mini bir etekle modellenmiş. Ve bu şekilde Havana sokaklarında salsa çalarak “biz evlendik” edalarıyla araba üstünde dolaşıyorlar. Rüya gibi bir görüntüydü, umarım canlanmıştır gözünüzde.
Bu eski arabalardan heryerde var sanırım? Baya bir fotoğraflarını çekmişsin.
Evet, gerçekten, Küba’nın her yeri eski arabalarla dolu. Bunların arasında pastel renkli rüya gibi arabalar da var, şu düğün konvoyunda gördüğümüz türden, hakikaten dökülen arabalar da. Sokaklardaki bir başka ilginç ve eski şey de taksiler. Bizim, küçükken pırpır dediğimiz cinste, 3 tekerlekli motorlu sarı taksiler. “cogo” taksi diyorlar, 2 kişi taşıyabiliyor. Bir tanesinin arkasında aynen şu yazıyordu, çok sevmiştik: “Rent a fantasy”
Bunlar turistler için sanırım. Kübalılar ne kullanıyor ulaşım için?
Havana’da “camiones” adı verilen tırdan bozma otobusler vardı. Hep tıkış tıkış yolcu oluyordu içinde. Bir de bisikletli ulaşım var. Benim kafamda daha ziyade uzakdoğuyla bütünleşmiş olan bu bisiklette de iki kişi taşınıyor arkadaki bölümde, bir kişi de bisikleti kullanıyor.

Fotoğraflarda hep az katlı eski binalar görünüyor. Küba’nın her yeri böyle mi?
Biz daha çok o tür yerlerde yaşadık. Ama heryer öyle değil. Mesela Havana’nın sahil kesiminde yani Malecon’da denize paralel bir sahil yolu var ve bu yolun kenarında özellikle Prado civarlarında birçok apartman var.
Denize nazır evler ha? Küba’nın zenginleri de oralarda mı oturuyor?
Bizde olsa öyle olurdu, di mi? Ama anladığımız kadarıyla orada böyle değil. Oturanlar hiç de zengin değiller hatta evlerin dışarıdan görünümüne göre fakir oldukları bile söylenebilir. Bol rüzgar alan bir bölge orası. Bu yüzden soğuk oluyor diye mi böyle bilemiyorum.
Evlerin içindeki yaşam nasıl peki?
Evler dediğim gibi eski. Ama bizim kaldıklarımız hep geniş evlerdi, çünkü ailecek orada oturuyorlar. Diyelim ki ailenin çocuğu evlendi, çocuklar yeni bir eve çıkamıyor, ya kız tarafında ya da erkek tarafında oturmak durumunda kalıyorlar. Bu sebeple içiçe yaşıyorlar.
Heryer içgüveysi dolu yani? 🙂
Az değildir herhalde, ben gerçi çok görmedim ama sonuçta kac tane eve girip çıktım ki? Ama sanırım evlenmeden birlikte yaşayanların da sayısı az değil. Tabii evlenmeyince içgüveysi de sayılmazlar, di mi? 🙂
Evlendikten sonra aynı içiçe yaşam sürdüğünden mi evlenme ihtiyacı duymuyorlar diyorsun?
Hem o sebepten hem de devlet garantisinde oldukları için muhtemelen. Kaldığımız bir evdeki ailenin çocukları olmuştu ve evli değillerdi. Objektif düşünecek olursanız eğer hak verebilirsiniz. Evlilik ve sonundaki muhtemel ayrılık sosyal güvence açısından çok birşey farkettirmiyor orlarda.
Bizim birkaç kuşak öncesinin yaşamlarına benziyor sanki?
Ben de benzer bir hisse kapıldım. Ev yaşamlarına dair bir başka ilginç şey de, hemen hemen bütün evlerde sallanan sandalye olması oldu. Balkon ya da avluda sallanan sandalyede oturmak sanırım hayatın bir parçası orada. En azından bizim için böyle oldu. Sallanan sandalyelerde puro içtik, ananas yedik, kahve içtik ya da seyahat günlüğü tuttuk.
Kübalılar gibi yaşadınız yani?
Evet. Bir başka ortak noktası da Kübalıların, evde süs köpeği beslemeleri. Bunların dışında da başkaca bir lüksleri yok zaten. Sade bir yaşam sürüyorlar evlerinde. 3-4 kanallı TV yayınları var. Yanlız gördüğümüz tüm evlerde, eşyalar altalta, üstüsteydi. Eskilerini pek atmıyorlar anladığım kadarıyla. Yeni eşya da çok almıyorlar zaten.
Sporla araları nasıl? Boks, voleybol gibi birkaç dalda dünya çapında sporcuları var Küba’nın?
Benim tek dikkatimi çeken beyzbol oldu doğrusu. Sanırım beyzbol oyunu Küba’dan gitmiş ABD’ye. Adanın her yerinde beyzbol oynayanlar var. Bir Pazar günü kırsal bir bölgeden geçerken, yöre halkının beyzbol oynadığını gördük. Kadın ve çocuklar da izlemeye gelmişti onları. Bir lig havası yoktu, formalı değillerdi, sanki mahalle maçı kıvamında bir haftasonuydu. 🙂