Bir döneme damgasını vuran Kolombiyalı uyuşturucu kaçakçısı Pablo Escobar’ın hikayesi.
Netflix’te, neredeyse nefes almadan seyrettiğimiz 2 sezon, toplam 20 bölümlük dizi, dünyanın en büyük uyuşturucu kaçakçıları ve en zenginleri arasında gösterilen Kolombiyalı Pablo Escobar’ı, dolayısıyla da Kolombiya yakın tarihini konu alıyor.
Bazen bir kitap veya bir film, gezip gördüklerimiz kadar, hatta daha fazla iz bırakabiliyor. Narcos da böylesi filmlerden. Pablo Escobar’ın hikayesinin arka planında, Kolombiya’nın sıradan ve sıradışı insanlarına dair çok şey var.
Diziyi, bir DEA (ABD Uyuşturucu ile Mücadele Kurumu) ajanının gözünden izliyoruz. Dolayısıyla ABD’nin Latin Amerika’ya nasıl baktığını da -yeterince objektif- olarak görmek mümkün.
Diziyi, insanlığı zehre boğan, binlerce insanı hiç gözünü kırpmadan ölüme götüren, devlete ve kurumlarına meydan okuyan ve yoksulluğun ortasında para içinde yüzen bir baronun hikayesi olarak da izlemek mümkün..
Kolombiya’da yoksulluğu umursayan, yoksul halkın -en azından kendi bölgesi Medellin’dekilerin- takdirini ve saygınlığını kazanan, okullar, hastaneler yaptıran bir işadamı olarak da..
Dizinin sonunda, Kolombiya’nın diğer uyuşturucu kartellerinin, komünistlere karşı mücadele eden eli kanlı paramiliter örgütün, Kolombiya hükümetinin ve ABD’nin tüm güçlerini birleştirerek Escobar’ı yok etmelerine ise sevinebilecek misiniz, merak ediyorum.
Latin Amerika’nın bu yemyeşil ülkesini ziyaret etmeden önce fırsatınız varsa Narcos’u seyredin..