Peki kalınan yerler nasıl? Güvenli mi?

“Çadırda kalınıyor”u duymuştuk, ama öncesinde birkaç resim görünce, bizim kalacağımız yerlerin farklı olduğunu, çadırların “ucuz” safari programlarına ait olduğunu düşündük..

Öyle değilmiş.. Ulusal parklar içinde kaldığımız yerlerin tamamı çadırdı.

Öte yandan bunlara çadır deyip geçmek ayıp olur. Yaklaşık 30-50 m2 arasında değişen, içinde geniş yatakların, kimilerinde çalışma masasının, bildiğiniz duş, lavabo ve tuvaletin bulunduğu çadırlar. Kimilerinin önünde ahşap teras, kimilerinin tepesinde çatı var.

Başta çadırların bu doğal alanda bina yapılmasına izin verilmediğinden mecburen tercih edildiğini düşünüyorduk, ama parkın ortasında kalıcı yapılar da gördük. Çadırlar özellikle küçük havyanlara karşı güvenli bir konaklama, çünkü %100’e yakın bir tecrit sağlıyor doğadan. %100 diyemiyorum, çadırlarımızdan birinde orta boy bir kurbağa ile karşılaştık. E tabii, kurbağa girebilen bir çadıra girebileceklerin sayısı az değil.

Bazı çadır kampları (parklardaki tüm konaklama alanları lodge olarak adlandırılıyor), özellikle Kenya’dakiler daha “lüks”. Ortak alanlar, doğaya uyumu gözetilse de, sabit yapılardan oluşabiliyor. Tanzanya’da kaldıklarımız arasında, belirli saatlerde elektriğin (ve suyun) kesildiği, hatta sadece güneş enerjisi kullanabildiğinden tüm gece elektriksiz kalınan yerler de vardı. Ama bunların yokluğunu hiç hissetmedik.

Şöyle bir soru da geldi: “Peki parkın ortasında sizi vahşi hayvanlardan ayıran sadece bir tente olması huzursuz edici değil mi?” Açıkçası, ilk gece, hemen dibimizde uzun süre devam eden bir hayvan bağrışı (bir tür böcek olduğunu umut ettik) tedirgin etmedi değil. Ancak lodge çalışanlarının özenli ve dikkatli ancak endişesiz tavırları, safari boyunca yanınızdan geçen hayvanların ölçülü ve size aldırmayan halleri kısa sürede tüm endişelerinizin uçup gitmesini sağlıyor.