Hayvanları yakından görebiliyor muyuz? Hangilerini?
Öncelikle şunu söylemek lazım. Parklarda istediğiniz yere gidemiyorsunuz. Araçların belirlenmiş yollardan ayrılması, bazı istisnalar dışında, mümkün değil. Yani “uzakta bir aslanı gördüm, altımda da arazi aracı var, yanına kadar giderim” diye düşünmeyin.
Öte yandan sayıları çok olan otçul hayvanları (fil, zebra, afrika antilobu, zürafa, hipopotam) görmeye kısa sürede doyacağınızı söyleyebilirim. Tabii çok yanlış bir zaman seçmediyseniz, çünkü bunların bir kısmı iki ülke arasında göç ediyorlar.

Çakal, sırtlan, timsah gibi yırtıcılar da görmekte çok zorlanmayacağınız hayvanlar arasında.
Ama diğerlerine doyunca, insanın merakı daha zor rastlananlara, yani kedilere yöneliyor. Kediler fazla yer de değiştirmiyor. Biz, hem Masai Mara’da, hem de Serengeti’de, genellikle kalabalık aileler halinde yaşayan aslanları, hem de defalarca ve çok yakından görme fırsatı bulduk.

Yakından görmenizin büyük ölçüde şans, biraz dikkat, biraz da rehberinize bağlı olduğu hayvanlar ise, tek başına dolaşan ve “utangaç” diye adlandırılan çita, leopar ve gergedan.
Rehberinize bağlı kısmı ise konuşkan/girişken olmaları ile ilgili. Kenyalı rehberler bu konuda biraz daha “sosyal”. İki araç karşılaştığında mutlaka bir bilgi paylaşımı oluyor. Telsizler de sürekli açık, herkes gördüğünü duyuruyor. Masai Mara daha makul boyutlarda olduğu için de, bir rehber özel bir hayvan gördüğünde, diğerleri de kısa sürede oraya toplaşabiliyor.
Biz bu “sosyallik” sayesinde, binlerce antilop arasında, bir kayanın üzerinde bize adeta poz veren iki çitaya, yaklaşık 10 metre yaklaşma fırsatı bulduk.

Dikkat de önemli tabii. “Doğal seçilim”, inanın inanmayın, tıkır tıkır işliyor, ve uçsuz bucaksız düzlüklerde, dikkat çekmemeyi başaran otçullar ve yırtıcılar çoğunlukta. Bu yüzden de adeta kamuflaj giymiş leoparı, otların arasında dikkat çekmeden ilerleyebilen aslanları görmek için gözlerinizin keskin olması gerekiyor. Bizim gibi yapıp bunu bir tür rekabete/oyuna dönüştürmek işin eğlencesini arttırabilir.